Aşurenin TarihçesiAşure haftasının gelmesi ve aşure tariflerinin araştırıldığı bu günlerde, biraz aşurenin tarihçesine değinelim istedim. Sizin için çeşitli kaynaklardan aşurenin tarihi ile ilgili bilgiler derledim.
AÅŸurenin tarihine baktığımızda çıkış noktasının, Nuh’un bindiÄŸi geminin büyük tufan bitip sular çekilince bugünkü Cudi Dağı’na oturduÄŸu, kurtulanların ise gemide kalan erzakla ”selamet çorbası” piÅŸirmesine dayandığını görüyoruz.
Her sene Muharrem ayının 10. gününde kutlamalarına başlayan ve bereket inancıyla da büyük bir bağlantısı olan aşure, sadece ülkemizde değil; değişik şekillerde de olsa farklı birçok toplumda kendine yer bulmuştur. Hatta birçok kültürde paylaşım ortamının oluşmasına da vesile olmuştur.
Vikipedi’de aşure tarifi ve tarifiyle ilgili şu bilgiler yer almaktadır:
”AÅŸure, Hicri takvime göre Muharrem ayının onuncu günü yapılan tatlıdır. Ä°slami inanca göre Muharrem ayının onuncu günü, Nuh peygamber Büyük Tufan’dan sonra karaya ayak bastığında, elinde kalan son malzemelerle bu tatlıyı yapmıştır. Temel olarak su, buÄŸday, nohut, toz ÅŸeker, fasulye, pirinç kullanılarak yapılır. Süsleme amacı ile ceviz, çam fıstığı, badem, nar, susam ve tarçın gibi kuruyemiÅŸ, meyve ve baharatlar kullanılır.
AÅŸure, Arapça ”aÅŸu:re” kelimesinden gelmektedir. Ermeni ve Rum kültüründe de vardır. Ermeniler, 6 Ocak’ta ”anuÅŸ-abur” yaparken; Rumlar, buÄŸday, kuru üzüm ve bal ile yaptıkları ”koliva”yı kilise kapısında dağıtıp ortasına bir mum diktikleri bir tabakla mezarın başına yerleÅŸtirmektedirler.
Alevi kültüründe, Kerbela Savaşı’nda Hüseyin’in öldürüldüğü günde aÅŸure piÅŸirilmesi ile aÅŸurenin hiçbir hayvansal ürün içermemesi arasında baÄŸlantı kurulur ve ÅŸiddetin genel olarak protesto edildiÄŸi ifade edilir. AÅŸure tarifi hiçbir hayvansal ürün içermemesi itibariyle vegandır. Aleviler, her sene aÅŸurelerini piÅŸirip konu komÅŸu ile paylaÅŸtıkları Muharrem ayında 12 gün boyunca etin tüketilmediÄŸi bir oruç tutarak öldürmenin her türlüsünün (besin için kesilen hayvan dahil) ÅŸiddet olduÄŸunu idrak ederler.”Peki ”aÅŸure” ne anlama gelir?
”AÅŸure, (AÅŸura) Arapça’da 10 manasına gelen ”aÅŸara” kelimesinden türemiÅŸtir. Sözcüğün Sâmî diller arasında ortak bir sözcük olduÄŸu düşünülmektedir. Ayrıca, sözcük (ve gün) Musevilik inancında Büyük Kefaret Günü için kullanılmıştır.
Bunun dışında AÅŸure Günü’nde gerçekleÅŸtiÄŸine inanılan dini açıdan önemli bazı rivayetler bulunmaktadır. Bunlar;
– Adem’in iÅŸlediÄŸi günahtan sonra tövbesinin kabul edilmesi,
– Ä°dris’in diri olarak göğe yükseltilmesi,
– Nuh’un gemisinin tufandan kurtulması,
– Ä°brahim’in ateÅŸte yanmaması,
– Yakup’un oÄŸlu Yusuf’a kavuÅŸması,
– Eyyub’un hastalıklarının iyileÅŸmesi,
– Musa’nın Kızıldeniz’den geçip Ä°srailoÄŸulları’nı firavundan kurtarması,
– Yunus’un balığın karnından çıkması,
– Ä°sa’nın doÄŸumu ve ölümden kurtarılıp göğe yükseltilmesidir.
Bu olaylar saygın hadis kitaplarının hemen hepsinde geçmektedir. Musevilerin de bugünü oruçla geçirdikleri, Ä°slam peygamberi Muhammed bin Abdullah’ın bugün de oruç tutmayı tavsiye ettiÄŸi, Yahudilere benzememek açısından orucun AÅŸure günü ile bir gün öncesi veya bir gün sonrası ilâve edilerek tutulması gerektiÄŸine inanılır.”Farklı Tarihi Kaynaklardan AÅŸure Tarifleri
Muharrem Aşuresi- Tatlıcıbaşı Hadiye Fahriye (1924)
”Muharrem ayında tabh olunan aÅŸureye yedi, sekiz nevi hububat konulmak adettir. Onun için mesela fasulye, nohut, bakla, pirinç gibi harçları ihzar edip sonra piÅŸirmeye baÅŸlamalıdır.
Evvel emirde yarım kıyye dövülmüş buğdayı büyükçe bir tencerenin içine koyarak üstüne üç okka kadar su doldurduktan sonra ateşe koymalı, ekseriya buğdayı akşamdan ateşe koyup o halde sabaha kadar bırakırlar. İlk ateşte kaynamaya başlayan buğday, ateş küllendikçe yavaş yavaş pişmeye devam ederek sabaha kadar mükemmelen pişmiş olur. Buğday suyu tehmil çeker, taneler çatlayıp lapa gibi olur.
Saniyen nohut, bakla ve fasulyeyi akÅŸamdan suda ıslatıp sabahleyin kabuklarını çıkarmalı ve badehu ayrı ayrı yumuÅŸayıncaya kadar piÅŸirmeli. Sonra piÅŸmiÅŸ buÄŸdayı diÄŸer bir kaba alarak üstüne lüzumu kadar su ilave edip karıştırarak sulandırmalı. Badehu pirinç ve ÅŸekerini bir miktar razaki ile birkaç tane kuru hurmayı koyarak ateÅŸe vazetmeli. Bir taşım kaynayınca diÄŸer harçları bakla, nohut, fasulye koyarak karıştıra karıştıra piÅŸirmeli. AÅŸure helmelenmeye ve ilik gibi olmaya baÅŸlayınca aÅŸurenin miktarına göre on, on beÅŸ dirhem niÅŸastayı ılık suda ezerek içine döktükten sonra karıştıra karıştıra yine bir taşım kaynatmalı. O sırada gül yağı, misk, gül suyu gibi bir ÅŸey de ilave eyleyip ateÅŸten indirilmeli. Kaselere ve tabaklara tevzi edip üstüne de fındık, fıstık, badem, ceviz ve kuşüzümü gibi ÅŸeyler dizmeli.”
Melceü’t-Tabbâhîn, Mehmet Kâmil Aşure (1844)
”Tarîk-i tabhı: Matlûbü’l-mikdâr kabuÄŸu çıkmış buÄŸdayı ba’det-tathîr tencere içine koyub bolca su ile bir taşım kaynatub altına kömür tozu döküb az ateÅŸ ile beÅŸ on sâ’at terk itdikden sonra yine altına odun yakub kaynadıkda içine kaynamış fasulye ve bakla ve pirinc her ne murâd olunur ise ilâve ve tatlu olacak mikdârı asel veya ÅŸeker koyub bir taşım dahî kaynatub indireler. EÄŸer pek koyu olur ise bir mikdâr sıcak su ile alışdırub tabaklara vaz’birle üzerine kavrilmuÅŸ badem dizub tenâvül buyrula. Adisi budur.”
SÄ°Ä°RT TARÄ°HÄ° ve KÃœLTÃœREL YERLERÄ° BÄ°R KISMI